Gök doldu, bıraktı gözyaşlarını yeryüzüne.
Hayata dimdik duran suretim,
Düştü küçücük bir su birikintisine.
Olan oldu bir kere,
Şimdi aşkolsun kaldırabilene.
yazdıklarımın tüm hakkı saklıdır, nasıl sakladıysam bulamıyorum!
Gök doldu, bıraktı gözyaşlarını yeryüzüne.
Hayata dimdik duran suretim,
Düştü küçücük bir su birikintisine.
Olan oldu bir kere,
Şimdi aşkolsun kaldırabilene.
Bazen gündüzle gece arasında sıkışıp kalırsın; ne bakir bir başlangıç, ne de görkemli bir son görünür ufukta...
Bir kova olsam, binlerce kez dolar taşarım,
Bir defter olsam,yapraklarım yetmez yazmaya.
Bir ev olsam, kucak kucağa yatar sakinlerim,
Bir gök olsam, sonu gelmez yağmurlarımın,
Bir rüzgar olsam, kasırga olur sonum,
Bir yol olsam, ömür yetmez bitirmeye.
Bir gündüz olsam, kör olursunuz.
Bir gece olsam, kendinizi bile arar durursunuz.
Hele yüreğimi döksem, içiniz şişer a dostlar.
Yangınıma yetmez sularınız.
Öyle bir yük ki bu,
Sadece benim sırtımda gider.
.
Yüzdü her gece kıyıya Küçük Balık.
Yüzdüğü her gece,
Çizilmiş bir çentikti sonsuzluğuna.
Bir sabah ansızın,
Çekildi deniz.
Kavurdu güneş,
Üşüttü rüzgar.
En nihayetinde,
Yitti Küçük Balık.
Sessizce uçup gitti meleklerin yanına.
O gece Küçük Balık,
Boyundan büyük bir hüzün bıraktı ardında kalanlara.
/ hiç tanımadığım yavruma...
Biz çok ektik vefasız topraklara,
Lakin hiç biçemedik, yetindik olanla.
Hak bilir dedik, isyan etmedik,
Girsin dedik uçan kuşun kursağına.
Hiç beklemediğin o anda,
Değişiverir güzergahın.
Yeni rota oluşturulur.
Yüz
Metre
Sonra
Sola dönecekken,
Elli
Metre
Sonra
Döner kavşaktan üçüncü çıkışa götürür hayat seni.
Kendime soruyorum,
Neden bu kadar ağır hayat,Elinde sopa, hayat denen bu denge yürüyüşünde; kimi zaman aydınlığa kimi zaman karanlığa yatar bedenin de, yolunda asla dümdüz ilerlemeyi beceremezsin.
Çocuk Parkları... Artık sessiz, ıssız. Yüzü gülen çocuklardan çok, yüzü "güldürülen" oyuncaklara ev sahipliği yapan... Unutulmuş, önemini yitirmiş.
hep yakınlarda olan odağım çook uzaklara gitti bugün. objektifim adeta balık gözüne dönüşüp geçmişten en güzel, en geniş kareleri getirdi.
bir ara öyle kareler geldi ki gözümün önüne taa en eskilerden.. insanlar gülümseyerek poz veriyor ve ben uzak bir köşede bacak kadar boyumla somurtarak bekliyorum flaş patlasın diye. ve patlıyor. sırtımda ilk çantamla, siyah önlüğümle, cebimde beyaz mendilim ve yakalığımla bekliyorum flaş patlasın diye. ve patlıyor. sonra fotoğraflar belirginleşiyor biraz daha; renk geliyor. ilk kravatımı, ilk ceketimi giydiğim, ilk aşık olduğum, aşkı çocukça yaşadığım senelerde arkadaşlarımla ilk "erkek" muhabbeti yaptığım günlerde yüzümde sivilcelerimle bekliyorum flaş patlasın diye. ve patlıyor. yatılı okuduğum ilk gecemde, sabahı yarı uykuyla ederken; bir kıza sevgimi ilk dile getirdiğim, daha doğrusu getiremediğim günde ter içinde bekliyorum flaş patlasın diye. ve patlıyor. ilk sevişmemi hatırlıyorum; ilk kez bir kızın bedenini keşfettiğimi, ilk gerçek aşkımı yaşarken elele bekliyoruz flaş patlasın diye. ve patlıyor. üniformayı bırakıp üniversiteye merhaba derken, kabak çiçeği gibi açılırken bekliyorum flaş patlasın diye. ve patlıyor. elimde bir çıkışla fakülteden ayrılırken yüzümdeki gururlu gülümsemeyle bekliyorum flaş patlasın diye. ve patlıyor son kez, film bitiyor.
içimde yeni açtığım o bomboş albümüme özenerek, sakınarak, buruşturmadan, korkuyla biraz da heyecanla gün be gün yerleştiriyorum hepsini. eski kirli albümleriyse bodrumumun en karanlık bölgesine hapsediyorum. gidince hafızamı balıklaştırıp, her gün için albümümden aldığım bir kare fotoğrafta, donmuş ama renkli, eski fakat canlı, olmuş fakat bitmemiş, gelmiş fakat geçmemiş o günlerimi yeniden yaşamak istiyorum.
tut ki ellerini kaldırdın havaya,güneşe doğru;
bulutları aldın avuçlarının arasına.
peki söyle bana,
değdi mi gökyüzüne hükmetmek kör olduğuna...?
Gök doldu, bıraktı gözyaşlarını yeryüzüne. Hayata dimdik duran suretim, Düştü küçücük bir su birikintisine. Olan oldu bir kere, Şimdi aşkols...