11 Temmuz 2007 Çarşamba

son sabah ezanı

işte o ses.
onca müslümanı çağırıyor ibadete. katılıyorlar ya da katılmıyorlar bu çağrıya. bazıları sadece oturup dinliyor, müziğine kulak veriyor, ne dediğini bile umursamıyor: benim gibi.

dinlerken ne günahlarımın ne de sevaplarımın azlığından ya da çokluğundan endişe duyuyorum ne de bugün allah için ne yapmışım diye sorguluyorum kendimi. tek düşündüğüm eryaman'daki imamın ezanı hakkını vererek ve o melodinin derinliğini hissettirerek okuması, en önemlisi bunları hissetmem için müslüman olmanın yahut ezanın sözlerini dahi bilmeye gerek olmaması.dinlerken o derinliğin huzurlu mayhoşluğunda kaybolmamı sağlaması için sadece kulaklarımı dikmem yeter..sadece..
işte o ses.
sabah ezanı.
duymayagöreyim o sesi, hemen gözlerim dolar. o farklı bir makamdan okunur normalinden. daha içlidir, daha yakar içini insanın. geçen güne yakılmış bir ağıt belki de insanlar uykudayken onlara hissettirmeden, kendinle başbaşayken doyasıya ama sessizce dökülmüş bir damla gözyaşıdır. günden önceki son yakarıştır, yeni günün acıklı çağrısıdır. özlem, akabinde turuncu bir şafakla son bulur, camilerin ışıkları sönmeye başlar. ve hayat kaldığı yerden değil, olduğu gibi devam eder durmadan.

sabah ezanı.

işte o ses uğurladı benim dayımı meleklerin yanına. 23 Ağustos 2003, sabah 5:30 suları.. işte o acı ses aldı götürdü benden; ve onu seven diğerlerinden.. meğer onun özlemiymiş bu ezan sesi. ne kadar da istemiş "yeni" bir günü.. yarasız beresiz, kansersiz, irinsiz, acısız..

meğer vuslatmış o ezan sesi..sonsuzluğun ferahlığının vuslatı..
*
gitmeden önce sadece sen acı çekiyordun. gittin ve acılarını arkandakilere bıraktın dayıcım, öyle olsun...sen çekeceğine bizler çekelim acılarını, sen iyi ol yeter ki.

Hiç yorum yok:

ters yüz

Gök doldu, bıraktı gözyaşlarını yeryüzüne. Hayata dimdik duran suretim, Düştü küçücük bir su birikintisine. Olan oldu bir kere, Şimdi aşkols...